Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretleri, Eshâb-ı kirâmın büyüklerindendir. Peygamber efendimizin mihmândârı, yâni Mekke-i mükerremeden Medîne-i münevvereye hicret ettiği zaman, Resûlullahı’ı evinde misâfir eden sahâbîdir. İsmi, Hâlid bin Zeyd olup, künyesi Ebû Eyyûb’dur. Türkiye’de “Eyyûb Sultân” olarak tanınır.
Ebû Eyyûb-i Ensârî hazretlerinin, Peygamberimiz için, her gün bir sofra hazırlamak âdetiydi. Bu izzet ve ikrâmıyla derecesi çok yükseldi... İstanbul’a gelen ordu...
Hicretten 52 yıl sonra, İstanbul üzerine sefer açıldı. Mısır’dan, Şam’dan, Arabistan’ın her yerinden ordular geldi. Çünkü, Resûl-i ekrem efendimiz buyurmuşlardı ki:
(İstanbul elbette fetholunacaktır! Onu fetheden emîr, ne güzel emîr; onun askeri, ne güzel askerdir.)
İşte bu methedilen, övülen askerler arasına katılmak arzûsuyla Müslümanlar, akın akın İstanbul’un fethine koştular...
O sırada, Hz. Ebû Eyyûb rahatsızdı. Fakat cihâd haberlerini duyduğunda, heyecanla doğruldu. Hele İstanbul gazâsını işitince, gözleri parladı. Hazırlıklara başladı. Yakınları dediler ki:
“Yâ Ebâ Eyyûb! 70 yaşını geçtin. Üstelik hastasın. Bu sefer ise, uzun ve tehlikelidir!”
Hz. Eyyûb’un cevabı tereddütsüz ve kesin oldu:
“Cihâd ve gazâyı terk etmek, daha tehlikelidir.”
Sevgili Peygamberimizin Medîne’ye gelişlerinden yarım asır sonra, sevgili arkadaşları da İstanbul önlerine geldiler. Kalın surlar dibinde Ebû Eyyûb hazretleri, vefât etmek üzeredir. Güçlükle konuşmaktadır:
“Mücâhidlere selâm söyleyiniz. Onlara Resûl-i Kibriya Efendimizden duyduğum şu mübârek sözleri bildiriniz: “Her kim, Allaha şerîk koşmadan, rûhunu teslim ederse; cenâbı Hak da onu, Cennetine koyar.”
“Racül-i sâlih...”
Etrafındaki gâzi ve askerler, gizli gizli ağlıyorlardı. Ak sakallı gâzi, son bir gayretle şunları fısıldadı:
“Sizlere vasiyetim olsun: Öldükten sonra cesedimi, burada bırakmayın! Gâzilerin girebildikleri, en uzak yere götürün! Bizans topraklarının, İstanbul’a en yakın noktasına defnedin. Zîrâ Peygamber efendimiz; ‘Kostantiniyye’de kalenin yanında bir racül-i sâlih defnolunacaktır’ buyurmuştu.”
Ertesi gün büyük Sahâbî, şehâdet kelimeleri arasında temiz rûhunu, yüce Allaha teslim etti. Sevgili Resûlullaha kavuştu.
Ne mutlu bizlere ki; Resûlullah efendimize ev sahipliği yapan Ebû Eyyûb hazretleri; şimdi de bizlere ev sahipliği yapmaktadır...