Onuncu yüzyılda İran’da yaşayan büyük velîlerdendir. Doğum târihi
bilinmemektedir. 951 (H.340) senesinde Nişâbur’da
vefât etti.
Zamânındaki âlim ve velîlerin ilim meclislerinde ve sohbetlerinde bulunarak ilimde ve tasavvufta yetişti. Şiblî ve İbrâhim Debbâğ’ın sohbetlerinde bulunarak tasavvuf yolunda yüksek bir velî oldu. Zamânındaki evliyâların en yükseklerinden idi. Halleri ve güzel sohbetleriyle insanlara çok güzel örnek oldu. HEP İSLAMİYETİ ANLATTI
Uzaktan yakından gelip etrâfında toplananlara İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlatarak onların dünyâ ve âhiret saâdetine kavuşmaları için gayret etti. Talebe yetiştirdi. Sohbetleri sırasında nefsin ve isteklerinin kötülüklerini anlattı.
Ebû Bekr Tamistânî hazretlerinin dünyâ ve âhirette tek gâyesi, Allahü teâlânın rızâsına kavuşmaktı. O, zât-ı ilâhîden başka şeyleri kendine düşman sayıyordu. Bu düşüncesini bir sohbetinde şöyle ifâde etmiştir: “Ne yapabilirim ki? Bu sonradan yaratılmış olanlar hep bana düşmandır.”
ÂHİRET KAPILARINDAN
BİR KAPI
Ömrünün sonuna doğru Nişâbur bölgesine gelen Ebû Bekr Tamistânî orada insanlara İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlattı. 951 (H.340) senesinde Nişâbur’da veya bu bölgedeki Herat’ta (Hire) vefât etti.
Son nefesinde: “Ölüm, âhiret kapılarından bir kapıdır. Bu kapıdan geçmeyen Allahü teâlâya kavuşamaz.” buyurdu.