Muhammed Nûreddîn Cerrâhî, Hicri 1089 (m.1678) senesinde İstanbul’da doğdu. Cerrahpaşalı olduğu için “Cerrâhî” diye anılmıştır. Bir rivâyete göre soyu Eshâb-ı kirâmdan Ebû Ubeyde bin Cerrâh’a ulaşır. Bu sebeple “Cerrâhî” diye anılır. Halvetî tarîkatı içinde meydâna getirdiği terbiye sistemi kendisine nisbet edilerek “Cerrâhiyye” adı verilmiştir.
Nûreddîn Cerrâhî hazretleri, çok genç yaşta Mısır Kâdılığına tâyin edilmişti. Ancak, yola çıkmadan önce, vedâ etmek için Üsküdar’da bulunan dayısı Hüseyin Efendinin konağına gitti. Dayısı, onu evin karşısında bulunan Selâmi Dergâhına götürdü... Mısır Kâdılığını istemedi!..
Yatsı namazından sonra dergâhta ders veren Ali Efendinin yanına gittiler. O mübarek zatı görür görmez bir muhabbet ve cezbe hâli kapladı. O andan itibaren talebesi oldu. Bunun üzerine kendisine verilen Mısır Kâdılığı vazîfesini kabûl etmeyerek, tâyin fermânını Şeyhülislâma geri gönderdi...
Ali Efendi, Nûreddîn Cerrâhî’yi halvete koydu. Kırk gün sonunda, onda büyük bir huzur hâli meydana geldi. Ali Efendi ona icâzet vererek, hırka giydirdi. Sonra da; “Oğlum Nûreddîn! Karagümrük yakınında ve dört yol ağzında, Kethüdâ Canfedâ’nın yaptırdığı câmi-i şerîfin yanında, Bakkal İsmâil Efendi isminde bir zât senin için bir oda yaptırdı. O odada ibâdetle meşgûl ol. Umulur ki, senin için o civarda bir dergâh yapılır. O zaman insanlara doğru yolu göstermeye çalış” buyurdu.
Nûreddîn Cerrâhî, hocasının emri ile Karagümrük’e gitti. İsmâil Efendi, hocasının bahsettiği odanın anahtarını teslim etti. Evinin yanındaki Cerrah Mehmed Paşa Câmiinde hep, Allahü teâlânın emir ve yasaklarını anlattı...
“Kibirle arkadaşlık eden!..”
Bu mübarek zat buyurdu ki:
“Aba giyinmiş (fakir) birini görünce küçültücü bir nazarla bakma. Kibirle arkadaşlık eden sonunda kahredilmişler safında yer alır.”
Nûreddîn Cerrâhî Hazretleri, hicri 1133 (1720) senesinin Kurban Bayramı arifesinden bir gün önceki pazartesi gecesi, sevdiklerini etrafına topladı ve;
“Benim bu gece Rahmet-i Rahmana gitmekliğim gerektir... Hakkınızı helal edin! Şu anda, burada bulunamayanlara selam eyleyin!..” diyerek, kıbleye dönüp, “Allah!..” dedi ve ruhunu teslim etti.