Bir cuma günü, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin babası Bahaeddin Veled hazretleri Bağdad’da vaaz ediyordu. Mübarek zat, o kadar güzel şeyler söyledi ki, mecliste bulunanlar sohbetin tesiriyle kendilerinden geçtiler. Halife anlatılamayacak derecede ağladı. Vaaz sonunda Bahaeddin Veled hazretleri mübarek sarığını kaldırdı ve yüzünü halifeye çevirerek:
“MOĞOL ASKERLERİ GELİYOR!”
“Ey Abbas oğullarınının halefi! Şimdi sana bir haber veriyorum! Küçük gözlü olan ve etrafa ateş saçanlar (Moğol askerleri) geliyor. Allahü teâlânın takdirine göre, onlar seni şehit edecekler. Vaktine hazır ol, gaflet perdesini gönül gözünden kaldır, akıl kulağını aç, günahlarını bırakarak, Allahü teâlâya dönmeye çalış ve ondan mağfiret dilemekle meşgul ol!”
Bahaeddin Veled hazretleri daha Bağdad’dan hareket etmemişti ki, Cengiz’in beş yüz bine yakın askeriyle Belh’i muhasara ettiği ve Horasan’ın bu kadar şehrini yağmaladığı, sayısız esir aldığı haberi geldi.
Cengiz Han, Belh üzerine yürüdüğü vakit, Belhliler büyük bir direnişle karşı koydular. Cengiz’in Tulihan’dan olan Çağatay adındaki oğlu bu savaşta öldürüldü. Bu, Cengiz Han’ın çok ağırına gitti. Büyük ve küçüklerden ele geçirdiklerini öldürmelerini, hâmile kadınların karınlarını yarmalarını, şehrin bütün hayvanlarını kesmelerini ve Belh’i yerle bir etmelerini emretti...
Bunun üzerine Moğollar on iki bin mescidi ateşe verdiler. Mescidlerde bulunan on dört bin Mushâf-ı şerifi yaktılar. Elli bine yakın âlim, talebe ve hafızı katlettiler. İki yüz bin insanı diri diri toprağa gömdüler. Yağma ettiklerinin ve götürdüklerinin haddi hesabı yoktu.
“BU FÂCİRLERİ ÖLDÜRÜNÜZ!”
Moğol askerinin yağma ve öldürmekle meşgul olduğu sırada, Bahaeddin Veled hazretlerinin talebelerinden bir derviş de orada idi. Belh’in bütün büyükleri feryad ederek onun yanına geldiler ve “Bizlerin affını Allahü teâlâdan dile! Zevk ve sefahata dalan bu âsilerin şefaatçisi ol da bu kaza belâ zulmetleri kaybolsun” dediler...
Derviş o gece seher vaktine kadar uyumayarak Allahü teâlâya yalvarıp yakardı. Sabahleyin gaibden “Ey kâfirler! Hak yoldan sapan, günahlara dalmış olan bu fâcirleri öldürünüz” diye bir ses duyuldu. Derviş o zaman bunun umumi bir bela olduğunu anladı. Üç gün sonra o cemaati, içindeki iyilerle birlikte katlettiler...
Hak teâlâ intikamın, kul eli ile alır/İlm-i hâli bilmeyenler, onu kul yaptı sanır!