Şumeyt bin Aclân, Tâbiînin büyüklerindendir. Hikmetli sözleri, güzel huyları ile herkesin sevgilisi olmuştu. Buyurdu ki:
“Ey Âdemoğlu! Sen sustuğun müddetçe selâmettesin. Konuştuğun zaman sakınmaya (düşünüp, ölçülü ve dikkatli konuşmaya) yapış!..”
MÜMİNİN KALBİNDEKİ KUVVET!..
Bu mübarek zat, Allahü teâlânın müminlere ayrıca bir îmân kuvveti verdiğini bildirmiş ve; “Allahü teâlâ müminin kalbine bir kuvvet vermiştir ki, bu kuvveti âzâlarına vermemiştir. Şu ihtiyarı görüyor musunuz? İhtiyar hâliyle geceleri nasıl ibâdet ediyor, gündüzleri oruç tutuyor. Gençler ise bunu yapmaktan âcizdirler” buyurmuşlardır.
“Sizden biriniz Kur’ân-ı kerîm okumayı öğrenir ve ilim tahsil eder. Bu ilimleri öğrenir ve dünyâyı kalbine yerleştirir, dünyâya koşar. Dünyâyı (taç gibi) başına geçirir. Bunu görenler: “Bu kimse bizden daha âlim. Eğer dünyâyı istemekte bir fayda görmeseydi böyle yapmazdı” derler, sonra dünyâya rağbet ederler, onu toplamaya başlarlar. Buna sebep olan ilim sâhipleri meâlen şu âyet-i kerîmede bildirilenlerden olurlar: “Kıyâmet günü kendi günahlarını tamâmen yüklendikten başka, saptırdıkları insanların günâhlarından bir kısmını da yükleneceklerdir” (Nahl sûresi: 25). “Kim, fısktan günahtan râzı olur beğenirse, onu yapanlardan olur. Kim de Allah’a isyân edenleri beğenirse, râzı olursa, Allahü teâlâ onun ibâdetlerini kabûl etmez.”
“Şaşılır şu kimseye ki, kalbi âhirete bağlı iken kendisine ufak bir şey tesir etse veya pire ısırsa, âhireti hemen unutuverir.”
“İNSANLAR ÜÇ KISIMDIR!..”
Şumeyt hazretleri insanların üç kısım olduğunu beyân etmiş ve; “Birincileri hayırlı amel işleyen, ona devam eden ve ona devâm ettiği halde ölenler. İşte bunlar mukarreblerdir. İkincileri; ömürlerini günah ve uzun bir gafletle geçirip, sonra tövbe etmiş olanlar. İşte bunlar Eshâb-ı yemîndirler (Cennet ehlidirler). Üçüncüsü ise; ömürlerini Allahü teâlânın men ettiği şeylerle geçiren, harama günaha devâm eden ve o hâliyle dünyâdan ayrılanlar. İşte bunlar Eshâb-ı şimâldirler (cehennemlikdirler).
Şumeyt bin Aclân hazretleri vefat edeceği zaman buyurdu ki: “Ölümü düşünen insan, ne dünyânın geçici sıkıntılarına üzülür, ne de gelip geçen nîmetlerine sevinir.”