Ebû Abdullah el-Mukrî, evliyânın büyüklerindendir. Künyesi Ebû Abdullah, ismi Muhammed bin Ahmed el-Mukrî’dir. Ebû Abdullah; Yûsuf bin Hüseyin Râzî, Abdullah el-Harrâz, Muzaffer el-Kirmanşâhî, Ruveym bin Ahmed, İbn-i Cerîrî ve İbn-i Atâ’nın sohbetlerinde bulundu, onlardan ilim öğrendi. Ayrıca Ahmed bin Hanbel’in oğlu Abdullah’ın talebesidir.
Nişâbûr’da vefât etti...
Bu mübarek zat, evliyânın meşhurlarından Cüneyd-i Bağdâdî’nin sohbetinde de bulunmuştur. Evliyânın en çok fetvâ vereni, en cömert, en güzel ahlâklı, himmetçe yüksek olanı, verâ ve takvâ sâhibi, haramlardan ve şüpheli şeylerden sakınan bir âlim idi. 976 (H.366) senesinde Nişâbûr’da vefât etti.
Hocalarından Abdullah Harrâz ona şöyle nasihat etmiştir:
“Sana üç şey tavsiye ederim. Biri tam bir gayret ve itâatla farzları yerine getir. Bu hususta çok azimli ol. İkincisi, Müslüman cemâatine, topluluğuna hürmet, üçüncüsü ise kendini ve hatırına gelen dağınık düşüncelerini iyi bilmemektir.”
Ahmed el-Mukrî buyurdu ki:
“Fütüvvet; kızdığı kimseye karşı güzel huylu olmak, hoşlanmadığı kimseye ihsân etmek, kalbinin nefret ettiği kimse ile hüsn-i sohbette, güzel sohbette bulunmaktır.”
“Kişi, din kardeşlerine ve dostlarına hizmetinden dolayı böbürlenirse, Allahü teâlâ ona öyle bir alçaklık verir ki, kat’iyyen ondan kurtulamaz.”
“Kulluğun en güzeli, kulun Allahü teâlânın verdiği nîmetler karşısında, şükürden âciz olduğunu bilmesidir.”
“Sabrın alâmeti şikâyeti terk, musîbet ve sıkıntıları gizlemektir.”
“Açlık zâhidlerin, dünyaya düşkün olmayanların; zikir âriflerin gıdâsıdır.”
“Ağyâra yâni yâr ve dost olmayana iltifât etmemek, ona sırrı açıklamamak, yüzünü hakka dönmüş olmanın alâmetlerindendir.”
Bu mübarek zat, vefatı sırasında;
“Ey iman! Hakikaten sen, Rabbinin mükafatını bekleyerek çalışıp göstereceksin! Nihayet ona kavuşacaksın. O vakit, kitabı sağ eline verilene gelince, o kolay bir hesapla muhasebe olunur ve sevinçli olarak ehline dönecektir” mealindeki ayet-i kerimeyi okuyarak son nefesini verdi.