Abdullah bin Necmeddin el-Mısrî, evliyânın büyüklerinden olup, Mısır’da yaşamıştır. Âriflerin gözbebeği, evliyânın baş tâcı, yüksek ve kıymetli hâllerin sâhibi, kerâmetleri açık ve tasarrufu kuvvetli bir zâttı. Yüksekçe bir kürsünün üzerine çıkıp, din ve hakîkat ilimlerini anlatırdı. İslâmiyetin emir ve yasaklarını bildirir, evliyâlığın yüksek hâllerini haber verirdi. Onun meclisi, âlim ve velîler ile dolup taşardı. Himmet ve yardımı ile tasarrufu kuvvetli olup, duâ ve murâdı çabuk hâsıl olanlardandı. Rızâ gösterilen fakirlik...
Abdullah bin Necmeddin el-Mısrî, insanlara doğru yolu göstermeğe çalıştığı vaazlarında ve sohbetlerinde sık sık buyururdu ki:
“Allahü teâlâ için sevmek, O’nun için buğzetmek, îmânın en güvenilir ve sağlam kulplarındandır. Emr-i ma’rûf ve nehy-i münker (iyiliği emredip kötülükten alıkoyma) herkese, imkânı nisbetinde lâzımdır. İyilik ve takvâ üzere yardımlaşmalıdır. Kazanç, ticâret ve sanat mubahtır. Kişi mecbur kalırsa, başkasından bir şey isteyebilir. Zengin kimsenin istemesi doğru değildir. Rızâ gösterilen fakirlik, zenginlikten üstündür. Bundan dolayı Resûlullah efendimiz fakirliği tercih etti. Peygamber efendimize yeryüzünün hazînelerinin anahtarı arz edildiği zaman, Cebrâil aleyhisselâm fakirliği işâret etti. Bu sebeple Resûl-i ekrem; (Yâ Rabbî! Bir gün aç, bir gün tok olmayı istiyorum. Acıktığım zaman sana yalvarırım, doyduğum zaman sana hamd eder, seni anarım) diye dua etti.”
Dimyat’ta vefat etti...
Abdullah bin Necmeddin el-Mısrî hazretleri 1219 (H. 616) senesinde Dimyat şehrinde vefat etti. Bu sırada Kur’ân-ı kerim okuyordu. Ruhunu teslim ederken, meâli şerifi; “Allahü teâlâ Kâbe’yi, Beyt-i Haram’ı, haram olan ayı, hacı kurbanını kurbanlıkları, insanlar için bir nizam kılmıştır. Bu da Allahü teâlânın göklerde yerlerde ne varsa hepsini bildiğini bilmemiz içindir. Ve hakikat, Allahü teâlâ her şeyi bilir. Bilin ki, Allahü teâlânın cezalandırması muhakkak ki çok şiddetlidir ve Allahü teâlâ muhakkak surette Gafur ve Rahimdir” olan Maide suresinin 97-98. ayet-i kerimelerini okuyordu...