Abdülmecîd Şirvânî hazretleri, Tokat’ta yaşamış evliyânın büyüklerindendir. 972 (m. 1564) senesinde vefât etti. Kabri, vasiyeti üzerine Kelkit Irmağının kıyısına yaptırıldı... SÖZLERİNİ HERKES ANLARDI...
Abdülmecîd Şirvânî, asîl, cömert, affedici, mazeretleri kabûl edici, sohbetleri tatlı, halîm, selîm, merhametli idi. Mevlânâ Abdülmecîd, kendine has bir üslûp ile, çok güzel vaaz ve nasihat ederdi. Cemâate, tasavvuf ve ibâdetle alâkalı mes’eleleri anlatırdı. Anlattıklarını, âlim, fâzıl ve tahsili olmayanların hepsi anlardı... Öyle tatlı Kur’ân-ı kerîm okurdu ki, yerdeki vahşi hayvanlar ve gökteki uçan kuşlar, onun okuduğu Kur’ân-ı kerîmi dinlemek için etrâfına toplanırlardı...
Şöyle anlatılır: “Birisi, insanlık îcâbı, Abdülmecîd Şirvânî hazretlerine muhalefette bulunmak sûretiyle, onun kalbini kırmıştı. O şahıs, akrabasını ziyâret bahânesiyle birkaç gün Mevlânâ Abdülmecîd’in meclisinde bulunmadı. Bu zât, bu arada kendini yokladı, kendisinde ilâhî feyz ve bereketlerden hiçbir şey kalmadığını gördü. O gece rüyâsında tamamen som altın dolu bir hazîneye rastladı. Hazînenin bulunduğu yere girdi. O sırada birisi, ona; ‘Bu hazîne senin iken, niçin parasız pulsuz geziyorsun?’ dedi. O da ona; ‘Evet öyle, fakat böyle basılmamış altınlarla pazara çıksam, bana onlarla bir şey vermezler. Hattâ, bunları nereden aldın diye, beni yakalayabilirler. Bunları, sikkehâneye (darphane) götürüp damga vurdurmam gerekir’ dedi...
ELİNİ ÖPTÜ VE AF DİLEDİ...
Uyanınca, Sikkehânenin Mevlânâ Abdülmecîd’in dergâhı olduğunu anladı. Mevlânâ Abdülmecîd’den özür dilemek için yola çıktı. Tokat’a varınca, doğru onun bulunduğu mescide gitti. Mevlânâ Abdülmecîd, o sırada talebelerine ders veriyordu. O şahıs bir köşeye gizlenip, onu dinlemeye başladı. Bu sırada Mevlânâ Muhammed, o şahsın bulunduğu yöne doğru dönüp; ‘Bir hazîne altına sahip olduğunu kabûl edelim. Mademki damgası yoktur, kendine güveniyorsan, sultânın çarşısına bir götür de gör, başına ne belâlar gelir bakalım’ diyerek, o şahsın rüyâsının tabirini yapmış oldu. O şahıs hemen kalkıp, Mevlânâ Abdülmecîd’in ellerini öptü ve af diledi. Mevlânâ Abdülmecîd de onu affetti...”
***
Tokat’ta şiddetli bir tâûn (veba) salgını başlamıştı. Fakat Abdülmecîd Şirvânî’ye bağlı olanların hiçbirine bu hastalık bulaşmıyordu. Bunun üzerine şehrin ileri gelenleri, o mübarek zattan dua almak için dergahına gittiler. Devamı yarın...