Ahmed bin Harb, evliyânın büyüklerindendir. Künyesi “Ebû Abdullah”tır. Nişabur’da doğdu. “Horasan Pîri” diye meşhur oldu. İlim ve fazîlette üstün derecelere yükseldi. 848 (H.234) senesinde vefât etti. Verâ, haram ve şüphelilerden kaçmakta benzeri yoktu...
“BİZLERE NE KADAR ŞAŞILIR!”
Ahmed bin Harb çok ibâdet ederdi. Kıymetli nasihatleri vardır. Buyurdu ki:
“Bizlere ne kadar şaşılır ve hayret edilir ki, gölge denilince hemen güneşin varlığı aklımıza gelir de, Cennet denilince akla Cehennem’in geleceği, ondan korunmak çâreleri düşünülmez ve ondan gâfil oluruz.”
“Bir kimsenin, evlenip kırk yaşına geldiği, saçına ak düştüğü, hacca gidip Beytullah’ı ziyâret ettiği halde, hâlâ aklını başına toplamaması, vakitlerini oyun ve günah olan şeylerle geçirmesi ne kadar çirkindir.”
Kendisine, sâlihâ kadından suâl edilince, buyurdu ki:
“Beş vakit namazını kılan, efendisine (kocasına) itâat eden, her işinde Allahü teâlânın rızâsını gözeten, insanları gıybetle çekiştirip dedikodu yapmaktan, koğuculuktan dilini koruyan, kanâat sâhibi olup dünyâ malına meyletmeyen ve musîbetlere karşı sabreden bir kadın, hakîkaten çok iyi, sâlihâ bir kadındır.”
Gıybet hakkında sorulduğunda:
“Bana kim düşmanlık yapıyor, kim beni gıybet ediyor ve hakkımda kötü söylüyor, keşke bilsem de ona altın ve gümüş göndersem. Benim işimde çalışarak kazandığı sevapları benim defterime geçirdiğine göre benim paramdan harcasın” buyurdu.
“ÇOK DİKKATLİ OLUN!”
Gönlü dünyâya bağlamamak hakkında da; “Dünyânın sizi kandırıp evvelkileri düşürdüğü belâya sizi de düşürmemesi için izzet ve celâl sâhibi Allahü teâlâdan gücünüz yettiği kadar korkun. Bildiğinizle amel edin ve çok dikkatli olun” buyurdu.
Ahmed bin Harb, vefatına yakın bir sohbetinde buyurdu ki:
“Yeryüzü iki sınıf kimseye çok hayret eder. Birisi, ölümden gâfil olarak, yatağını, karyolasını süsleyip uykuya yatandır. Yeryüzü kendi hâl lisanı ile o kimseye; ‘Ey insan! Şu nâzik bedenin, yataksız olarak arada bir perde bulunmadan, bende uzun müddet kalacak ve çürüyecek. Bunu niçin düşünmüyorsun?’ Yeryüzünün kendisine hayret ettiği ikinci kimse de, ufak bir arâzi parçası yüzünden kardeşi ile hasım olan kimsedir. Yeryüzü, kendi hâl lisanı ile o kimseye; ‘Ey insan! Münâkaşasını yaptığınız bu yerin sizden önceki sâhiplerinin nerede olduklarını hiç düşündünüz mü?’ der.”