Berbehârî hazretleri, kerâmet sâhibi evliyâ zâtlardan ve Hanbelî mezhebinin meşhûr fıkıh âlimlerindendir. Tam ismi, “Hasan bin Ali Berbehârî”, künyesi, “Ebû Muhammed”dir. 847 (H.233) senesinde doğdu. 940 (H. 329)’da vefât etti. Hanbelî mezhebinde zamânının en meşhûr fıkıh âlimi idi. Berbehâr, Hindistan’da yetişen bir baharatın ismidir. O zaman bunu getirtenlere “Berbehârî” denilmiştir. Bu işle uğraştığı için Hasan bin Ali’ye de bu lakab verilmiştir. Bugün bu işle iştigal edenlere “baharatçı” denilmektedir. Bid’atlerden çok sakınırdı!..
Hasan bin Ali Berbehârî, bid’atlerden sakınır ve sakındırırdı. Ehl-i sünnet îtikâdının yayılması için çok hizmet ederdi. Bid’at ve bid’at ehline (Peygamber efendimizin ve O’nun dört halîfesi zamanlarında bulunmayıp da, dinde sonradan meydana çıkarılan, uydurulan sözlere, yazılara, usûl ve işlere, ibâdet olarak inananlara, bunları yapan ve yaptıranlara) karşı sert tutumu sebebiyle, bir ara Bağdat’tan Basra’ya sürülmüş, sonra tekrar Bağdât’a dönmüştür...
Hasan bin Ali Berbehârî hazretlerinin çeşitli eserleri vardır. Bunlardan “Şerh-i Kitâb-üs-Sünen” adlı kitabı çok kıymetlidir. Orada buyuruluyor ki:
“Doğru yoldan ayrılmak iki türlüdür. Birincisi; iyi niyetli olduğu halde, yanlış iş yapan ve haktan ayrılan, ayağı kayan kimseye uymak. Bu, insanı helâk eder. İkincisi; hakka karşı inatçı olmak ve kendinden önce geçen sâlih, müttekî kimselere muhâlefet etmek. Böyle yapan kimse sapık ve saptırıcıdır. Böyle kimse, şeytan gibidir. Kimsenin ona aldanmaması için, onun hâlini insanlara bildirmek lâzımdır.”
“Biri gelip, cenâzesini yıkadı!”
Muhammed bin Hasan Mukrî hazretleri şöyle anlatır:
“Dedem ve ninemden duydum. Ebû Muhammed Berbehârî ömrünün son günlerinde bir eve çekildi. Bir ay kadar orada kaldı. Sonra vefât etti. Vefât ettiğini görenlerden bir kadın, hizmetçisine; ‘Git bak, cenâzesini yıkamakla kim meşgûl oluyor’ dedi. Hizmetçi, gördüklerini şöyle anlatmıştır:
“Biri gelip, cenâzesini yıkadı. Sonra namazını kıldırdı. Üzerlerinde beyaz ve yeşil elbiseler olan kalabalık bir cemâat cenâzesinde bulundu. Namaz bitince hiçbiri görünmez oldu, vefât ettiği evde defnedildi.”