Seyyid Yahyâ Şirvânî, küçüklüğünde fevkalâde edep ve ahlâk sâhibi bir çocuktu. Bir gün arkadaşları ile oyun oynarken, evliyânın büyüklerinden İzzeddîn Halvetî’nin oğlu ile Sadreddîn Halvetî’nin dâmâdı olan Pîrzâde hazretleri onu gördüler. “Allahü teâlâ bu çocuğa, dedelerinin güzel huyunu ihsân etmiş. İnşaallah Halvetî yolunun feyz ve mârifetlerine de kavuşur” diye dua ettiler... “Sizin reisiniz kim?..”
O gece rüyâsında Resûlullah efendimiz Seyyid Yahyâ’ya “Evlâdım Yahyâ! Sadreddîn’e git...” buyurdular. Sabah olunca, yaşının küçüklüğüne bakmadan, Sadreddîn Halvetî’nin huzûruna koştu. Onun terbiyesi altına girdi ve kısa zamanda hocasının feyz ve bereketleri ile ilimde ve tasavvuf yolunda pek yüksek derecelere kavuştu...
İbrâhim Gülşenî anlatır: “Seyyid Yahyâ hazretleri talebeleriyle birlikte Bakü’den Şirvan’a giderken bir ulak, haberci gelip Seyyid Yahyâ hazretlerinin atlarını almak istedi. Oradakiler mâni olmaya çalıştılarsa da haberci atları arabadan çözmeye başladı. Talebelerden Baba Kutb, Seyyid Yahyâ hazretlerine; “Efendim, niye seslenmiyorsunuz?” diye söyleyip adamı dövmeye başladı. Seyyid Yahyâ hazretleri “bırak, vurma” dediyse de Baba Kutb aldırış etmedi. Netîcede haberci onlara; “Sizin reisiniz kim?” diye bağırınca, oradakiler; “Seyyid Yahyâ” dediler. Adam hemen onun yanına koşup pişman olduğunu arz etti. Seyyid hazretleri de affedip, duâ etti. Sonra adam oradan ayrıldı. Seyyid Yahyâ hazretleri, Baba Kutb’a dönüp; “Otuz yıldır yanımızdasın, kıl ucu kadar istifâde edememişsin” buyurdular...
“Beyimize duâ edin!”
Mübareğin oğlu Emîr Gülle bir gün yemek pişirip getirdi. Seyyid Yahyâ hazretleri talebelerini çağırttı. “Bismillâh, deyip başlayın” buyurdu. Kendisi bir kaşık aldı, kokladı ve yemeği geri koydu. Kaşık elinde bekledi. Talebeleri yemeği bitirince; “Elhamdülillah” deyip, kaşığı bıraktı. “Lokman Hakîm nice seneler bir yemeğin kokusu ile yetinmişti. Ben de bu bir lokma yemeğin kokusu ile yetinsem yeridir” buyurdu...
Kendisine, Allahü teâlânın uzun ömür vermesi için duâ edenlere; “Beyimiz Halîl’e duâ edin ki, benim ömrüm onun yaşaması iledir” derdi. Hakîkaten o beldenin Beyi Halîl Efendi vefât ettikten sonra da Seyyid Yahyâ Şirvânî hazretleri vefât etti.