Abbasiler, Peygamber efendimizin amcası hazret-i Abbas’ın soyundan gelen ve Emeviler’in yerini alan halifeler sülalesidir. Bu hanedana ilk atalarına nisbetle “Haşimiler” de denilmektedir. Ebu Muhammed Ali el-Muktefi Billah, Abbasi halifelerinin otuzbeşincisidir. 902 senesinde halife oldu ve 907’de vefat etti. Abbasi hakimiyetindeki geniş topraklarda parçalanmalar başlamış ve eyalet valileri birer birer bağımsızlıklarını ilan etmeğe başlamışlardı. El-Muktefi, bu parçalanmayı durdurdu ve Abbasi hakimiyetini yeniden tesis etti... Ordusu Türklerden oluşuyordu...
Onun devrinde Anadolu’ya arka arkaya yapılan seferlerle bütün güneydoğu şehirleri ele geçirilmişti. Bu devirde, Türklerin büyük bir kısmı Müslüman olmuş ve devlet hizmetlerinde mühim vazifeler almışlardı. Bilhassa ordu tamamen Türklerden meydana geliyordu.
El-Muktefi Billah, vefatına yakın ağır bir hastalığa yakalandı. Hasta yatağında kağıt kalem isteyip şu satırları yazdı:
“Korktuğumuz günlerde Allah’ı hatırlarız. Rahata kavuşunca ahdimizi bozarız. Bizim hangi amelimiz Allah içindir? Döşekte hasta yatıp ateşler içinde kıvranırken, birçok hayırlar yapmayı adarız. Şifa bulunca her şeyi unuturuz. Doktor kendini gösterince ne bilgi kalır, ne de ilacın değeri. İlahi emri redde kimin gücü yeter? Ne tabib, ne de hazık, geçmişte şifa sunduğu ilaçlarla ölüm hastalığına bir çare bulamaz. Evet, tedavi eden de, edilen de, ilacı imal eden de, onu alıp satan da ölüme teslim oldular...”
“Bu zayıf kuluna merhamet et!”
Sonra kendisi için hazırlanan kabrin yanına oturmalarını istedi. Orada gözyaşları ile şunları söyledi:
“Ey, mülk ve saltanatı hiçbir zaman zeval bulmayan Rabbim! Elinden mülk ve saltanatı giden bu zayıf kuluna merhamet et! Yâ Rabbi! Resulullah efendimizin huzuruna hangi yüzle çıkabilirim? Ondan utanıyorum.”
Bunları söyledikten sonra ruhunu teslim etti...