ARA
İSLAM TARİHİ ANSİKLOPEDİSİ

PERVÂNEOĞULLARI

Sinop ve havâlisinde kurulan beylik. Kurucusu, Muînüddîn Süleyman Pervâne’nin babası Mühezzibüddîn Ali Kaşî olup, Sultan İkinci Keyhüsrev’in (1237-1246) veziri idi. Moğollar Kösedağ Muharebesini kazanınca; Moğol valisi Baycu’ya rica ederek, Selçuklu sülâlesinin yerlerinde bırakılmasını te’min etmişti. Muînüddîn Pervane, Anadolu’nun Moğollar yüzünden parçalandığı ve karışıklıklar içerisine düştüğü bir zamanda büyümüş; ilmî, idarî ve politik yönden mükemmel bir şekilde yetiştirilmişti. 1253 senesinde Erzincan serleşkerliği için emirlerden Seyfeddîn Torumtay ile mücâdele eden Muînüddîn Pervane, Moğol valisi Baycu Noyan’ın desteği ile Erzincan subaşısı oldu. Baycu Noyan’ın da takdîr ve teveccühlerini kazanarak, devlet idaresinde adım adım yükseldi ve söz sahibi olma durumuna gelmeye başladı. Kendisine Tokat iktâ olarak verildi. Burada dâr-üş-şifâ ve hangâh yaptırdı. Bugünkü Gökmedrese, onun dâr-üş-şifâsıdır.

Selçuklu sultânı İzzeddîn Keykâvus, kendisine karşı saltanat dâvası için ayaklanan Kılıç Arslan’ı mağlûb ederek idareyi tek başına ele geçirince, Muînüddîn Süleyman’ı Emîr-i hâcib yaptı. Böylece memleket mes’elelerinde en yüksek devlet ricali arasına girdi. Devlet idaresindeki acizliği ve Moğollara mağlûb olması üzerine memleketi terkeden İzzeddîn Keykâvus’un yerine, Kılıç Arslan hapisten çıkarılıp tahta geçirildi. Bu taht değişikliğinde önemli rol oynayan Muînüddîn Süleyman, pervânecilik makamına getirildi. Bu yüzden Muînüddîn Pervane ünvanı ile anıldı. Pervane, yüksek bir idarî makam olup, Selçuklularda Saray nâzırı demekti. Sultan İkinci Keyhüsrev’in kızı Gürcü Hâtûn ile de evli olan Muînüddîn Pervane, devlet işleri ile bizzat kendisi ilgileniyordu. Anadolu’da istedikleri gibi hareket edip, her türlü baskı ve zulümde bulunan Moğollar’ın, Dördüncü Rükneddîn Kılıç Arslan’ın naibi Nizâmüddîn Hurşid’i öldürmeleri, derecesini bir kat daha arttırdı. Zîrâ Nizâmüddîn’in ölümü ile devletin idaresi eline geçti. Tedbîrli, cesur ve basiretli bir devlet adamı olan ve Sultânın îtimâdını kazanan. Muînüddîn Pervane, istediği gibi hareket edip kararlar alabiliyordu.

Dördüncü Rükneddîn Kılıç Arslan ile İzzeddîn Keykâvus arasında devam eden saltanat mücâdelesi, devletin ikiye bölünmesine ve Moğolların devamlı ülkenin iç işlerine karışmalarına yol açmıştır. Bu dönemde Moğollara karşı tâkib ettiği bağlılık politikası ile yerini sağlamlaştıran Pervane, onların yardımı ile Kılıç Arslan adına devlete hâkim oldu. Sonra kendisine hükümdarlık yolunu açacak bir araziye sâhib olmanın yollarını araştırdı. 1259 senesinde Trabzon Rumlarının eline geçen Sinop’u 1266’da tekrar feth edince; kendisine Selçukluların Karadeniz’de ticâret kapısı olan Sinop ve çevresi ıktâ olarak verildi. Ancak Süleyman Pervane, Sinop ve çevresini kendi üzerine temlik ettirince, Sultan Kılıç Arslan ile arası açıldı. Kılıç Arslan Moğollar tarafından ortadan kaldırılınca, yerine henüz çocuk olan oğlu. Gıyâseddîn Keyhüsrev geçirildi.

Anadolu Selçuklu tahtında gerçekleştirilen değişiklik ve Pervâne’nin devlet idaresini tek başına ele alması, Anodulu’da Moğol tahakkümünün artmasına sebeb oldu. Bu yüzden Selçuklu emirleri, Mısır Memlûklü Devleti ile iyi münâsebetler içine girdiler. Bu emirler arasında Muînüddîn Pervâne’nin bulunması, Sultan Baybars’a cesaret verdi ve 1276 senesinde Anadolu’ya sefere çıkmasına yol açtı. Anadolu’ya giren Memlûk Sultânı Baybars, Moğolları kesin bir bozguna uğrattı ve Kayseri’ye girerek Selçuklu tahtına oturdu. Selçuklu emirleri, Abaka korkusu yüzünden, Baybars’a ilgi göstermeyince, bir müddet sonra Suriye’ye çekildi. İlhanlı ordusunun yenilmesine üzülen Abaka Hân, otuz bin kişilik bir orduyla intikam için Anadolu’ya girdi. Elbistan, Kayseri ve Sivas’ta, müdafaasız müslüman ahâliyi ezme yoluna giderek, rivayete göre, iki yüz bin kişiyi katlettirdi. Anadolu’dan ayrılırken Pervane Muînüddîn Süleyman’ı, Sultan Baybars’ı Anadolu’ya davet etmek suçundan öldürdü (2 Ağustos 1277).

Muînüddîn Süleyman’ın öldürülmesi üzerine oğlu Muînüddîn Mehmed, bağımsızlığını îlân ederek Pervâneoğulları Beyliğini kurdu. Mehmed Bey, Anadolu’daki Moğol baskısı yüzünden onlara tam bir bağlılık içinde hükümdarlığını devam ettirebildi. Bir ara Moğollar Anadolu’yu dört mâlî bölgeye ayırarak bunlardan birinin başına Pervane sıfatıyla Mehmed Bey’i getirdiler. Lâkin ağır vergiler altında ezilen halkın nefretini kazandı. Bunu silmek isteyen Mehmed Bey, İlhanlılara karşı sefer hazırlığı yaptığı bir zamanda hastalanarak vefat etti (1297).

Mehmed Bey’in yerine kardeşi Mühezzibüddîn Mes’ûd geçti. Mes’ûd Bey, başa geçer geçmez, beyliğinin sınırlarını genişletmeye başladı. Kısa sürede Bafra ve Samsun’u beyliğine dâhil etti. Fakat Selçukluların harekete geçmesi, Mes’ûd Bey’i geri çekilmeye mecbur etti. İlhanlılara karşı babasının siyâsetini tâkib eden Mes’ûd Bey, bu devletten gelecek tehlikelere karşı topraklarını korudu. Bu dönemde Sinop önemli bir liman ve uluslararası bir ticâret merkezi idi. Trabzon ve Kefe’ye giden gemiler buraya uğradıkları gibi, güney ve kuzeydeki ülkeler arasında ticâret hep bu limanda gerçekleşiyordu. Bu yüzden Sinop’ta bir Ceneviz kolonisi bulunmaktaydı. Mes’ûd Bey ile araları bozulan Cenevizliler, ani bir baskınla Mes’ûd Bey’i Kefe’ye kaçırdılar. Mes’ûd Bey çok ağır bir fidye ödemek suretiyle Sinop’a dönmeye muvaffak oldu (1298). Bu olaydan iki sene sonra vefat eden Mes’ûd Bey’in yerine oğlu Gazi Çelebi geçti.

İlk Türk denizcileri arasında sayılan ve denizcilikte maharetleri ile meşhûr olan Gazi Çelebi, başa geçer geçmez babasının intikamını almak için Trabzon Rum imparatoru ile anlaştı. Birlikte Kırım kıyılarına ve Kefe’ye akınlar düzenleyerek pek çok ganimetle döndüler. Karadeniz’deki Ceneviz gemilerine saldırıda bulunarak bir çoğunu hatırdılar. Karadeniz ticâret yolunun tehlikeye düştüğünü gören ve Kefe’ye yapılan seferin öcünü almak isteyen Venedikliler, büyük bir donanma ile harekete geçtiler. Gazi Çelebi, bu donanmayı Kefe yakınlarında bozguna uğrattı. Bu sırada Gazi Çelebi ile Trabzon Rum İmparatorunun arası açıldı. Bu yüzden Trabzon’a 1319’da sefer düzenleyen Gazi Çelebi, şehirde yangın çıkararak, Pont usluların Sinop’a yapacakları muhtemel bir saldırıya mâni oldu. Bu durumdan faydalanmak isteyen Cenevizliler, 1322’de büyük bir donanmayla Sinop’a saldırdılar. Ancak Gazi Çelebi’nin muharebe dehâsı karşısında perişan bir vaziyette çekildiler. Gazi Çelebi’nin bir kızından başka erkek evlâdı yoktu, ömrünün sonuna yakın Candaroğullarından Süleyman Paşa’nın hâkimiyetini tanıdı, ölümü üzerine Candaroğulları, Sinop’u topraklarına dâhil ettiler. Böylece Pervâneoğulları Beyliği 1322 senesinde fiilen sona ermiş oldu.

Pervâneoğulları Beyliği; başlangıçta Selçuklulara, daha sonra İlhanlı Devleti’ne, son zamanlarda ise Candaroğulları Beyliğine tâbi olarak hüküm sürmüştür. Yaklaşık altmış sene hüküm süren beyliğin köklü bir kültür ve medeniyet kuramadığı görülür; yalnız Süleyman Pervane Bey’in Sinop’ta bir cami ve medresesi bulunmaktadır. Pervane Muînüddîn. Süleyman’ın öldürülmesinden sonra, Anadolu’daki Selçuklu Devleti’nin nüfuzu da sona ermiştir.

PERVÂNEOĞULLARI

PERVÂNEOĞULLARI

Tahta Geçişleri

Mühezzibüddîn Ali

?

Muînüddîn Süleyman Pervane

?

Muinüddin Mehmed

1277 (H. 676)

Mühezzibüddîn Mes ud

1297 (H. 696)

Gazi Çelebi

1301 (H. 700)

Candaroğulları hâkimiyeti

1322 (H 722)

TÜM CİLDLER
CİLDDEKİ İÇERİKLER