Evliyânın büyüklerinden. İsmi Muhammed bin İsmâil bin Ali bin Abdullah bin Ahmed bin Meymûn, künyesi Ebû Abdullah, nisbesi El-Hadramî'dir. Aslen Hadramutlu olup doğum târihi bilinmemektedir. 1253 (H.651) senesi Yemen'de Tihâme taraflarında, Dıhhî köyünde vefât etti. Kabri ziyâret mahallidir.
Ebû Abdullah Hadramî birçok âlimden ilim tahsîl edip hadîs, fıkıh ilimlerinde büyük bir âlim oldu. Bunun yanında Allahü teâlânın sevgili kullarıyla görüşüp tasavvuf yolunda ilerledi. Devamlı onlarla bulunmayı arzu eder, onlardan bir an ayrı kalmamaya çalışırdı. Vaktini Allahü teâlânın râzı olduğu işlerde geçirir, ilim öğretir, talebe yetiştirir, emr-i mârufta bulunmakla meşgûl olurdu. Ahlâkının güzelliği, ilminin çokluğu, dînine ve ibâdetine düşkünlüğü, cömertliği, tatlı dili ve güler yüzü, insanlar tarafından çok sevilmesine vesîle oldu. Kendisini çok seven insanlar, gittiği yolu daha iyi öğrenmek için, nasîhatlerini can kulağı ile dinlediler. Birçok kerâmetlerini gördüler. Bu durum, ihlâslarının ve hocalarına karşı sevgilerinin artmasına sebeb oldu. Ebû Abdullah Hadramî, Yemen'de Tihâme taraflarında Dıhhî köyünde yerleşti. Kendisine bir dergâh yaptı ve dersler vererek ilim öğretti. Ölü kalpleri diriltip, insanlara huzur ve saâdet hazînelerinin kapılarını açtı. Pekçok talebe yetiştirip kıymetli eserler yazdı. Talebeleri arasında oğulları İsmâil ve İbrâhim, Rablerine lâyık kul, Resûlullah'a lâyık ümmet, babalarına lâyık evlâd olmaya gayret ettiler. Bu mübârek evlâdlarının hâlleri, kendisine doğmadan önce müjdelendi. Gâibten bir ses; "Ey Muhammed! Senin iki oğlun olacak. Biri fıkıh, diğeri de hadîs ve fıkıh âlimi olacak." diye onları haber vermişti.
Bir talebesi anlatır: Bir gün onun evinde uyuyordum. Bir gürültü ile uyandım. Uyuduğum evin kapısında iki kişi duruyordu. Biri kapının sağında diğeri de solundaydı. Sağdakinin Hızır, soldakinin de İlyâs aleyhimesselâm oldu?unu söylediler. Hİzİr aleyhisselâmİn koltu?unun altİnda bir paket vardİ. İlyâs aleyhisselâm Hİzİr'a dönüp; "Buhârî'deki hadîs-i Şerîfleri, fakîh Burhan Hadramî'den mi veya fakîh Ali bin Mes'ûd'dan mİ veya Muhammed bin İsmâil Hadramî'den mi okumak doğru olur?" diye sordu. O da; "Nasıl ki İbn-i Abbâs hazretleri insanlardan kendisini ilmî bakımdan en çok tatmin edeni olarak hazret-i Ömer'i seçtiyse, ben de Muhammed bin İsmâil Hadramî'yi seçtim." buyurdu. Daha sonra ortadan kayboldular.
Birçok kıymetli eserin müellifi olan Ebû Abdullah Hadramî, İmâm-ı Beyhekî hazretlerinin; Şa'b-ül-Îmân adlı eserini kısaltarak bâzİ ilâvelerde bulundu. Bu eser üzerinde çalİŞİrken, birçok hârikulâde haller müŞâhede etti. Kitâbİn isminin Kitâb-ül-Mürtedâ olmasİ, kendisine keŞf ve ilham yoluyla bildirildi.
Talebelerinden biri anlatİr: Rüyâmda Resûlullah efendimizi gördüm, Lehac kâdİsİ Muhammed bin Saîd Kurayzî'nin yazdİ?İ Müstesfâ fî Sünen-il-Mustafâ kitâbİnİ, Muhammed bin İsmâil Hadramî'den veya Fakîh Ebü'l-Hadîd'den okumamİ emir buyurdu. Rüyâmİ fİkİh âlimlerinden Ebû Muhammed'e anlattİm. Bu rüyâya çok sevinip; "Allahü teâlâya hamd olsun ki, Resûlullah efendimiz bu Yemen beldesinde, Müstesfâ kitabİnİn yazİldİ?İ yerde okunmasİnİ emir buyurdu. Bu emir, bu kitabİnyazarını ve yazıldığı yerin fazîletini gösterir." buyurdu. Ben de Ebû Abdullah Hadramî hazretlerine talebe olup vefâtına kadar yanından ayrılmadım.
Hadramut tarafları bâzı kimseler tarafından işgâl edilmeye başlanınca, âlim bir zât olan Şeyh Ebü'l-Gays bin Cemîl, Ebû Abdullah Hadramî'ye mektup yazarak, istilâcıların fitnesinden kurtulmak arzusuyla, Yemen illerinden birlikte hicret edelim diye arz etti. Muhammed bin İsmâil Hadramî, yazdığı cevâbî mektupta ona; "Benim çoluk-çocuğum var. Âilem kalabalıktır. Onları bırakıp göç etmem mümkün olmadığı gibi, onlarla berâber göç etmem de mümkün değildir. Bana iki cihetimi de korumak düşer, siz de cihetinizi himâye ediniz." buyurdu. Vatanından ayrılmadı. Daha sonra bu tehlike ortadan kalktı.
Ebû Abdullah Hadramî, insanların maddî ve mânevî ihtiyaçlarını karşılamayı çok sever, bâzan iki üç günlük yol kat ederek o ihtiyacı görür, sâhibini memnun ederdi. Zebîd şehrinde Şeyh Ahmed Sayyâd'ın türbesini çok ziyâret eder orada uzun zaman kalır, kendinden geçerdi.
Defni esnâsında Şeyh Ebü'l-Gays bin Cemîl de hazır bulundu. Kabrine girip mübârek cesedini yerleştirdi. Bir müddet yanında kaldı. Kabirden çıkınca; "Elhamdülillah! Onun vefâtı, Allahü teâlânın dâvetine icâbet etmekten başka bir şey olmadı." buyurdu.
1) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c.1, s.127
2) Tabakât-ül-Havâs; s.122
3) El-A'lâm; c.6, s.36
4) Şezerât; c.5, s.251
5) Mu'cem-ül-Müellifîn; c.9, s.58
6) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.8, s.194