ARA
HİKMET EHLİ ZATLAR BUYURUYOR Kİ
İşin delisi olmadıkça velisi olunmaz

* Sahip olduğunuz nimetlerin kıymetini bilin, şükredin. Şükrederseniz nimetler daha da artar. Şükretmezseniz elinizden alınır. Elinizden alınınca öyle kalmazsınız. O andan itibaren sizde azab-ı ilahi başlar.

* Nimetler kuş gibidir. Onları şükür ipiyle bağlayın, yoksa uçup giderler.
* Bir işin delisi olmadıkça, o işin velisi olunmaz.
* Başarının sırrı sormaktır.

* Müslümanın bütün işleri dine uygun olmalı. Dine uyan, dünyayı ve haramları sevmez olur. Kalbinde haram işlemek arzusu kalmayınca, kalbine Allah sevgisi dolar. İçindeki su boşalan şişeye, hemen havanın dolması gibi olur.

* Dünyada, kim kimi severse, ahirette onun yanında haşrolacak.

* Ehl-i sünnet yolunda olanları, Allah’ın dinine hizmet edenleri sevmek hubbi fillahtır. Kâfirleri, bid’at ehlini sevmemek buğdi fillahtır. Bu, kalben sevmek ve sevmemektir. Dövüşmek ve münakaşa etmek değildir. Hem dostla, hem düşmanla, münakaşa dahi etmemeli.

* Ehl-i sünnetten kimseye zarar gelmez.

* Akıl kıymetlidir ancak tek başına senet değildir. Kendi aklına göre hareket etmemeli. Akıl tek başına doğru yolu bulamaz, bulabilseydi Peygamberler gönderilmezdi.

* Dünyada en mühim, en önemli şey, ehl-i sünnet itikadını öğrenmek, tatbik etmek ve yaymaktır.

* Herkes ile iyi geçinin, hiç kimsenin kalbini kırmayın.
* Şeref-ül mekan bil mekin. [Mekanların şerefi içindekilerle ölçülür]

* Arkadaş nedir? Seni Allahü teâlânın razı olduğu işleri yapmaya teşvik eden kimsedir.

* İhtiyaçsızlık azgınlığa sebep olur.
* Mütevazı olan ne şikayet eder, ne şikayet edilir.

* Hakiki sevgi, iyilik gördüğünde artmayan, kötülük gördüğünde de eksilmeyendir.
* İstediklerini vermediğiniz zaman kızan ve küsen hakiki dost değildir.

* Başarı nedir? Manisi nedir? Başarı, öldükten sonra ahirette işe yarar şeydir. Ahirette işe yaramıyorsa, o başarı değildir. Manisi insanın kendisidir, yani aklına nefsine uymasıdır.

* Acılar ve sevinçler paylaşıldıkça insanlar rahat olur.
* Silsile-i aliyye büyüklerini tanımak ve sevmek dünya ve ahiret saadetlerine kavuşturur.

* İbadetler insanın vazifesidir. Güzel ahlak ise meziyetidir.

* Ehl-i sünnet itikadı nimeti güneş gibidir. Sıkıntılar yıldızlar gibidir. Evet yıldızlar var elbet, inkâr edilmez ama göremezsin! Güneşin olduğu yerde yıldızlar yok olur. Yıldızların adı olmaz.

İmam-ı Ahmed Rabbani Hazretleri

1563 yılında Hindistan'ın Serhend (Sihrind) şehrinde doğdu. İmam-ı Rabbani ismiyle tanınmıştır. İmam-ı Rabbani, Rabbani âlim demek olup, kendisine ilim ve hikmet verilmiş, ilmi ile amel eden, ilim ve amel bakımından eksiksiz ve kâmil, olgun âlim demektir. Hicri ikinci bin yılının müceddidi (yenileyicisi) olmasından dolayı Müceddid-i elf-i sani, ahkam-ı İslamiye ile tasavvufu birleştirmesi sebebiyle, Sıla ismi verilmiştir. Hazret-i Ömer'in soyundan olduğu için, Faruki nesebiyle anılmış, Serhend şehrinden olduğu için de oraya nisbetle, Serhendidenilmiştir.   Devamını Oku

Devamını Oku

İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretleri

Ehl-i sünnetin reisidir. Fıkıh bilgilerini, Ehl-i sünnet itikadını topladı. Yüzlerce talebesine öğretip, kitaplara geçirilmesine sebep oldu. Müslümanlar tarafından kağıt imali bunun zamanında başladı.
Derin ilmi, keskin zekası, aklı, zühdü, takvası, hilmi, salahı ve cömertliği yüzlerce kitaplara yazılıp anlatılmıştır. Talebesi pek çok olup, büyük müctehidler, âlimler yetiştirdi. Ehl-i sünnetin yüzde sekseni Hanefi mezhebindedir.
Asıl adı Numan’dır. 80 (m. 699) senesinde Kufe’de doğup, 150 [m.767]’de Bağdat’ta şehid edildi.   Devamını Oku

Devamını Oku

Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî Hazretleri

Büyük İslâm âlimlerinden ve evliyânın en meşhûrlarından. Künyesi Ebû Muhammed’dir. Muhyiddîn, Gavs-ül-a’zam, Kutb-i Rabbanî, Sultân-ı evliyâ, Kutb-i a’zam, Bâz-ül-Eşheb gibi lakâbları vardır. 470 (m. 1077) senesinde İran’ın Geylân şehrinde doğdu. Bu sebeple de Geylânî denilmiştir. 561 (m. 1166)’de 91 yaşında iken Bağdad’da vefât etti.

Devamını Oku

Devamını Oku

Yavuz Sultan Selim Han

İslâm halîfelerinin yetmişdördüncüsü ve Osmanlı pâdişâhlarının dokuzuncusu. İkinci Bâyezîd Hân’ın oğlu, Sultan Süleymân Hân’ın babasıdır. Hilâfeti, Osmanlı pâdişâhlarına bağlayan padişahtır. 875(m. 1470)’de Amasya’da doğdu. 920(m. 1514)’de Çaldıran’da İran şahı İsmâil-i Safevî’yi mağlub ederek, bozuk inanışlarının yayılmasını önledi. Böylece İslâmiyete büyük hizmet etti. 923(m. 1517) senesinde Mısır’ı aldı. Haremeyn-i şerîfeyn de ele girmiş oldu. Hutbelerde ismini; “Mekke ve Medine’nin hizmetçisi” diye okuttu. Son Abbasî halîfesi olan, Ya’kûb bin Müstemsik-billah’dan mukaddes emânetleri alarak halîfe oldu.    Devamını Oku

Devamını Oku

Şeyh Şamil Hazretleri

Meşhûr Kafkas kahramanı, âlim ve velî. Rusların, Kafkasya’da ortadan kaldırmak istediği İslâmiyeti, tekrar ihyâ etmek, yaymak için uğraşan, Kafkas-Rus mücâdelesinin en unutulmaz siması ve düzenli Rus ordularını dize getiren büyük mücâhid. 1212 (m. 1797) senesinde Dağıstan’ın Gimri köyünde doğdu. Babası Muhammed, ona Ali ismini verdi. Küçük yaşta ağır bir hastalığa yakalanan Ali’ye, âdetlerine uyarak, Şâmil ismini de verdiler ve o isimle çağırmaya başladılar.
Devamını Oku

Devamını Oku

Fatih Sultan Mehmet Han

İstanbul’u fetheden Osmanlı sultânı. Din ve fen bilgilerinde âlim, kerâmetler sahibi ve velî. 835 (m. 1432) senesinde Edirne’de doğdu. Babası altıncı Osmanlı Pâdişâhı Murâd Hân olup, annesi Hümâ Hâtun’dur. Fâtih Sultan Mehmed Hân. Önce Manisa’da sancak beyi oldu. Ondört yaşında babasının yerine ilk defa pâdişâh oldu. 855 (m. 1451) yılında kesin olarak Osmanlı tahtına oturdu, İstanbul’u fethetti. 886 (m. 1481) yılında vefât edip, Muhyiddîn Ebü’l-Vefâ hazretleri tarafından kıldırılan cenâze namazından sonra, İstanbul’da yaptırdığı Fâtih Câmii’nin bahçesindeki türbesine defnedildi.    Devamını Oku

Devamını Oku