ARA
HİKMET EHLİ ZATLAR BUYURUYOR Kİ
Salih müslüman olmak için
* Paranın gittiği yerden, geldiği yer belli olur. Helal kazananın parası, helal yere gider. Haram kazananın parası harama gider. Bunlar birbirine gitmez.

* Borçları ödemek için ve ırzını namusunu korumak için ve ölünce geride kalanlara miras bırakmak için mal kazanmayan kimse hayırsızdır. Yani kendine ve cemiyete zararlıdır.

* Allah için tevazu göstereni Cenab-ı Hak yükseltir. Allah için tevazu göstermek kimseye bir şey kaybettirmez. Ama çok şey kazandırır.

* Aklı olan herkes, dünyada rahat ve huzur içinde yaşamak, ahirette de, azaptan kurtulup, sonsuz nimetlere kavuşmak ister. Dünyada rahata ve ahirette sonsuz iyiliklere kavuşmak için, salih müslüman olmak lazımdır. Salih müslüman olmak için, din bilgilerini ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından öğrenmek lazımdır. Cahil olan kimse, salih değil, müslüman bile olamaz, yani imanını koruyamaz.

* Salih müslüman olmak için:
1- Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği gibi inanmalıdır.

2- Dört mezhepten birinin fıkıh kitabını okuyarak, din bilgilerini doğru öğrenip, buna uygun ibadet yapmalı ve haramlardan sakınmalıdır.

3- Çalışıp para kazanmalıdır. Dine uygun kazanmalıdır. Fakir kimse, ahir zamanda, dinini, namusunu, hakkını bile koruyamaz. Bunları korumak ve İslamiyet’e hizmet edebilmek için, fennin bulduğu yeniliklerden, kolaylıklardan faydalanmak da lazımdır.

İbadetlerin ve dünya işlerinin faydalı, mübarek olması, yalnız Allah için yapmakla, yalnız Allah için kazanmakla ve yalnız Allah için vermekle, kısacası, ihlas sahibi olmakla olur. İhlas, yalnız Allahü teâlâyı sevmek ve yalnız Allah için sevmektir.

* Allahü teâlâ, vermek istemeseydi, istek vermezdi.

* Dini öğrenmeli ve bildiği ile amel etmelidir. Oyun, eğlence ile ömrü ziyan etmemelidir. Dine uymayan şeylere (Dünya) denir. Böyle şeylerin faydasız olduklarını, kabirde ve kıyamette işe yaramayacaklarını düşünmelidir.

* Evinde rahat etmeyen dünya Cehennemindedir.

* Allahü teâlâ kerimdir, kerem sahibidir. Başlangıçta verdiği nimeti sonda almaz. Fakat, şükretmek lazımdır. Şükür nasıl olur? Mesela bedeni namaz kılmakta kullanmak lazımdır.

* Düşman kazanmamalı, düşman dikendir. Akıllı insan dikenleri çoğaltır mı?
* İnsan biraz sonra namaz kılacağım diye sevinmelidir.
* İki kişi ölümü hatırlamaz. Haram yiyenler ve namaz kılmayanlar.

* Mümin ne hoş insandır. Her işi hoştur: Musibet gelir, sabreder kazanır. Bir nimet ihsan edilir, şükreder kazanır.

* Söz yüce bir şeydir. Zamanında ve yerinde kullanılmalıdır. Söz söylemek, dilin gönülle, gönlünde hak ile olduğu zaman makbuldür.

* Nefsin gıdası haramlardır. Ruhun gıdası dini ilimlerdir.

* Eden kendine eder. İyilik de etsen kendine, kötülük de etsen kendine. İyiliğin karşılığı ancak iyiliktir. Siz iyilik etmeyi tercih edin.

* İbadete vasıta olan şeylere hürmet lazımdır.

İmam-ı Ahmed Rabbani Hazretleri

1563 yılında Hindistan'ın Serhend (Sihrind) şehrinde doğdu. İmam-ı Rabbani ismiyle tanınmıştır. İmam-ı Rabbani, Rabbani âlim demek olup, kendisine ilim ve hikmet verilmiş, ilmi ile amel eden, ilim ve amel bakımından eksiksiz ve kâmil, olgun âlim demektir. Hicri ikinci bin yılının müceddidi (yenileyicisi) olmasından dolayı Müceddid-i elf-i sani, ahkam-ı İslamiye ile tasavvufu birleştirmesi sebebiyle, Sıla ismi verilmiştir. Hazret-i Ömer'in soyundan olduğu için, Faruki nesebiyle anılmış, Serhend şehrinden olduğu için de oraya nisbetle, Serhendidenilmiştir.   Devamını Oku

Devamını Oku

İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretleri

Ehl-i sünnetin reisidir. Fıkıh bilgilerini, Ehl-i sünnet itikadını topladı. Yüzlerce talebesine öğretip, kitaplara geçirilmesine sebep oldu. Müslümanlar tarafından kağıt imali bunun zamanında başladı.
Derin ilmi, keskin zekası, aklı, zühdü, takvası, hilmi, salahı ve cömertliği yüzlerce kitaplara yazılıp anlatılmıştır. Talebesi pek çok olup, büyük müctehidler, âlimler yetiştirdi. Ehl-i sünnetin yüzde sekseni Hanefi mezhebindedir.
Asıl adı Numan’dır. 80 (m. 699) senesinde Kufe’de doğup, 150 [m.767]’de Bağdat’ta şehid edildi.   Devamını Oku

Devamını Oku

Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî Hazretleri

Büyük İslâm âlimlerinden ve evliyânın en meşhûrlarından. Künyesi Ebû Muhammed’dir. Muhyiddîn, Gavs-ül-a’zam, Kutb-i Rabbanî, Sultân-ı evliyâ, Kutb-i a’zam, Bâz-ül-Eşheb gibi lakâbları vardır. 470 (m. 1077) senesinde İran’ın Geylân şehrinde doğdu. Bu sebeple de Geylânî denilmiştir. 561 (m. 1166)’de 91 yaşında iken Bağdad’da vefât etti.

Devamını Oku

Devamını Oku

Yavuz Sultan Selim Han

İslâm halîfelerinin yetmişdördüncüsü ve Osmanlı pâdişâhlarının dokuzuncusu. İkinci Bâyezîd Hân’ın oğlu, Sultan Süleymân Hân’ın babasıdır. Hilâfeti, Osmanlı pâdişâhlarına bağlayan padişahtır. 875(m. 1470)’de Amasya’da doğdu. 920(m. 1514)’de Çaldıran’da İran şahı İsmâil-i Safevî’yi mağlub ederek, bozuk inanışlarının yayılmasını önledi. Böylece İslâmiyete büyük hizmet etti. 923(m. 1517) senesinde Mısır’ı aldı. Haremeyn-i şerîfeyn de ele girmiş oldu. Hutbelerde ismini; “Mekke ve Medine’nin hizmetçisi” diye okuttu. Son Abbasî halîfesi olan, Ya’kûb bin Müstemsik-billah’dan mukaddes emânetleri alarak halîfe oldu.    Devamını Oku

Devamını Oku

Şeyh Şamil Hazretleri

Meşhûr Kafkas kahramanı, âlim ve velî. Rusların, Kafkasya’da ortadan kaldırmak istediği İslâmiyeti, tekrar ihyâ etmek, yaymak için uğraşan, Kafkas-Rus mücâdelesinin en unutulmaz siması ve düzenli Rus ordularını dize getiren büyük mücâhid. 1212 (m. 1797) senesinde Dağıstan’ın Gimri köyünde doğdu. Babası Muhammed, ona Ali ismini verdi. Küçük yaşta ağır bir hastalığa yakalanan Ali’ye, âdetlerine uyarak, Şâmil ismini de verdiler ve o isimle çağırmaya başladılar.
Devamını Oku

Devamını Oku

Fatih Sultan Mehmet Han

İstanbul’u fetheden Osmanlı sultânı. Din ve fen bilgilerinde âlim, kerâmetler sahibi ve velî. 835 (m. 1432) senesinde Edirne’de doğdu. Babası altıncı Osmanlı Pâdişâhı Murâd Hân olup, annesi Hümâ Hâtun’dur. Fâtih Sultan Mehmed Hân. Önce Manisa’da sancak beyi oldu. Ondört yaşında babasının yerine ilk defa pâdişâh oldu. 855 (m. 1451) yılında kesin olarak Osmanlı tahtına oturdu, İstanbul’u fethetti. 886 (m. 1481) yılında vefât edip, Muhyiddîn Ebü’l-Vefâ hazretleri tarafından kıldırılan cenâze namazından sonra, İstanbul’da yaptırdığı Fâtih Câmii’nin bahçesindeki türbesine defnedildi.    Devamını Oku

Devamını Oku